Yazar
Zeynep ÖZEN BARKOT
Dr. İletişim ve Sinema (ORCID No: 0000-0001-9415-8025)

Özet

  • Hapishane, modernitenin temelindeki biyoiktidarın en açık sergilendiği mahallerden biridir. Bedenleri boyunduruk altına alan disiplinci ve cebri teknikleri içermesiyle modern iktidarın yaşam süreçleri konusundaki standartlarını meşrulaştıran ve uygulayan bir mekanizma olarak hapishaneler, aynı zamanda ölüme açık kılmanın, “harcanabilir hayatların” politik, sosyal ve kültürel olarak belirlendiği alanlardır. Dolayısıyla, hapishaneler kendisine yaşam ve ölüm üzerinde yetki veren ve kendisini denetimine aldığı biyolojik alanla ilişkisi dahilinde tanımlayan bir iktidarın potansiyel olarak ölüm siyasetiyle birlikte işleyişinin en belirgin dışavurumlarıdır. Dahası, bu süreç, sadece gücün fiziki ya da somut işleyişiyle değil, aynı zamanda egemene biçim ve içerik kazandıran anlatılarla kurulur. Bu makale, tam da bu noktada, egemenin anlatısını deşifre eden, bu nedenle de insan hakları bakış açısından hakikat ve adaletin yerine getirilmesinde önemli bir işlevi olan belgesel sinemanın olanaklarını ele almaktadır. Spesifik olarak ise hapishanedeki ölüm siyasetinin kendisini nasıl örgütlediği sorusu, Errol Morris’in Ebu Garib Hapishanesi’nde yaşanan sistematik insanlıktan çıkarma ve işkenceyi faillerin anlatılarına yer vererek ifşa ettiği Standard Operating Procedure (2008) filmi çerçevesinde tartışılacaktır.

Summary

  • The prison is a space where the biopower most clearly prove itself. Prisons, as a mechanism that legitimizes and implements the standards of modern power on life processes, are places that determine “disposable lives” politically, socially, and culturally and make individuals open to death, by containing the disciplinary and coercive techniques that subjugate bodies. Thus, prisons are the most obvious manifestations of the power that authorizes itself over life and death and defines itself concerning the biological field under its control, potentially working together with necropolitics. Moreover, this process is constructed not only by the physical or concrete operation of power but also by narratives that give form and content to the sovereign. At this point, this article deals with the possibility of documentary films have an important function on truth and justice from a human rights perspective by deciphering the sovereign’s narrative. Specifically, the question of how necropolitics organizes itself in prison will be discussed in the scope of Errol Morris’s film entitled Standard Operating Procedure (2008), in which he reveals the systematic dehumanization and torture in Abu Ghraib Prison by referring to the narratives of the perpetrators.

Anahtar Sözcükler / Keywords

  • TR: Biyopolitika, ölüm siyaseti, hapishane, belgesel sinema, Ebu Garib Hapishanesi.
    EN: Biopolitics, necropolitics, prison, documentary films, Abu Ghraib Prison

Geliş Tarihi / Received Date
  • 24.08.2022

Kabul Tarihi / Accepted Date
  • 25.10.2022