Yazar
Sungur SAVRAN
Emekli Dr. Öğretim Üyesi (ORCID No. 0009-0003-1639-3814)
Özet
-
100 yılını doldurmuş olan cumhuriyet konusunda solda yapılan değerlendirmelerde bu cumhuriyetin sınıf karakteri neredeyse hiç konuşulmamaktadır. Her şeyden önce, bu siyasi oluşumun kurulduğu dönemde kısmî bir ilericilik taşısa da, o günden bugüne kadar daima bir burjuva cumhuriyeti olarak var olduğunun saptanması gerekir. Yani burada yasa önünde eşitlik, sosyo-ekonomik alanda devasa eşitsizlikleri üretir ve gizler. Elbette bu cumhuriyet 100 yıl boyunca hep aynı kalmamıştır. Yazı, cumhuriyet rejimi altında önce kapitalizmin sosyo-ekonomik ve hukuki yapılarının nasıl kurulduğunu, sonunda fabrika ve kent temelli, burjuvazi ile proletaryanın baş aktörler olarak karşı karşıya geldiği klasik anlamda kapitalist bir toplumun nasıl yerleştiğini ve 1960-1980 arasında yaşanan büyük sınıf mücadeleleri yükselişiyle ülkenin nasıl bir yol ağzına geldiğini ele almaktadır. İşçi sınıfının önderliğini yaptığı bir büyük halk hareketinin bastırılmasını hedef alan 12 Eylül’ün yarattığı karşı-devrim ise cumhuriyetin bugünkü çözülme ve çürüme sürecinin önünü sonuna kadar açmıştır. Bugünün, yasaların üzerine çıkmış bir istibdadın koyulaştığı, bütün kurumların çivisinin çıkmış olduğu, laikliğin ayaklar altına alındığı, devletin Batı Asya, Afrika ve Orta Asya’da sermeyenin çıkarları uğruna yayılma politikası izlediği Türkiye tablosu, bu karşı-devrimin dinamiklerinin ürünüdür. Türkiye’deki bu çürüme, dünya çapında kapitalist üretim tarzının insanlığa sunabileceği olanakları tüketmiş olmasından dolayı içine girdiği faşizm ve dünya savaşı yönelişiyle önemli ölçüde bire bir titreşim içinde olduğundan dolayı daha da derinleşmektedir. Dünya da Türkiye de büyük bir hesaplaşmanın eşiğine gelmiştir. Kapitalizm altında insanlığın geleceğinin karanlığına karşı sömürülen sınıfların ve ezilenlerin mücadelesi esas umut kaynağı olacaktır.
Summary
-
In discussing the nature of the Republic of Turkey on its centenary, the left never even mentions the class character of this republic. Despite its partially progressive nature at its foundation, this regime was and has remained to this day a bourgeois republic. Equality before the law under this regime both generates and conceals huge socio-economic inequalities. This article explains how, under the republic, the socio-economic and legal structures of capitalism were constructed, how, as a result, a classically capitalist society came into being based on the factory and urbanisation, in which the bourgeoisie and the proletariat confronted each other as the main protagonists, and how the country came to a crossroads as a result of the earth-shaking class struggles of the 1960-1980 period. The counter-revolution staged by the military dictatorship of 1980 aiming to extirpate the popular movement led by the working class has paved the way to the process of dissolution and putrefaction of everything republican nowadays. Today’s picture of a Turkey in which a despotism has raised itself above the law, secularism is daily being trampled upon, the state pursues a policy of expansion to the benefit of the interests of the capitalist class is completely a product of that counter-revolution. This tendency to putrefaction is reinforced by the orientation towards fascism and a new world war dominant in the world outside. The world, as well as Turkey, are at the threshold of a momentous settling of accounts.
Anahtar Sözcükler / Keywords
Geliş Tarihi / Received Date
-
30.11.2023
Kabul Tarihi / Accepted Date
-
23.12.2023